Ekim 14, 2009

Sevinçle Uyan


Duydum ki öylece bırakıp gitmişsin kendini
Vazgeçmişsin bütün ümitlerin güzelliğinden
Yeni bir şey aramanın ve bulmanın sevincinden
Artık bitti diyorsan unuttuğun birşeyler var
Hala mavi gökyüzü
Bak hala çok güzelsin
Ve sakin bir rüzgarda, dinleniyor dalgalar
Bu sabah sevinçle uyan
Gerin pencerende
Paslı bir tat gibi kalsın Yalnızlığın...
Yeniden başlamanın, keyfini duy içinde
Hayatın anlamını yanlış çözmüş gibisin
Herkes sevgi bekliyor
Yalnızca sen değilsin
Sevgini söylemekle başlar herşey
Birdenbire...
Bir çocuğun saçını okşayarak
Gülümse...
Küçük bir pırıltıyla yolunu o göstersin
Yeniden başlamak istersen
Bu bile sana yeter.
Grup Gündoğarken

Bir Yanım Taşsa Diğer Yanım Çatlar Mutlaka..

Ben susarsam taş çatlar.
Bu siyanür, dağıtıp yok eder bronz uykuları.
Edip Bey parklara gitmez olur hırsından
Umudunu kirli beyaz sulara taşır;Böylece hayata alışır.
Odalarda bin yıllık gölgeler
Her gölgenin içinde kendini arayan gövdeler...
Ben bu taşı yıllardır saklıyorum avuçlarımda
Avuçlarımda mı?
Belki de göğüs kafesimde sımsıcak!
Upuzun bir çığlık gibi, bıraksam geceye
Bıraksam masaya, bıraksam kapı önlerine,
İnlemeye durur kızılca kıyamet her yan, bıraksam sokağa!
İşte benim bir yanım taşsa, diğer yanım çatlar mutlaka!
Edip Bey tam o sırada taşlara uzanır, kim olduğunu unutsa da
Şiirler mırıldanır parklara dâir, giderken kirli beyaz uykulara;
Böylece geceye alışır.
Masada her gece bir sürahi ve kanaviçe
Bahçedeyse saklambaç oynayan ateşböcekleri
Sessizce...
Ah Edip Bey, bahçeye in biraz da, parkları unut!
Eldivenlerini, şemsiyeni, gri renk paltonu
En eski yüzünle gel, bütün diğerlerini unut!
Bak bu trampet, çocukluğumuz için
Bu da kanaviçeli bulut!
Ben gidersem bu siyanür kudurur Edip Bey!
Cehenneme çevirir bütün rüyaları ve dağ başlarını,
Neyi alıp götürsek, hep bir şey kalır ardımızda;
Ardımızda senin bütün yüzlerin, ardımızda şehrin dumanı
Duman bana kalsın Edip Bey, parklar ve sincaplar da sana!

Adem TURAN

Yağmuru Tükenmiş Bir Mevsim De Geldim Sana...

Yağmuru tükenmiş bir mevsimde geldim sana…
Sen bilmezsin gözleri kapalı bir aşkın güzelliğini, teli kopmuş gibi bağıran bir keman gibi olan hıçkırıklarımı sen bilemezsin. “Hıçkırık hiç bağırır mı?” Sorusunu soracak kadar bilmezsin hem de… Sana bilmediklerini öğretmeye niyet etmiştim oysa. Bu mektup gibi başucunda beklemiştim beni açıp okuman için. Mektup gibi kokuyordum, her gün adını bile bilmediğim çiçekler sürüyordum koynuma. Suç benim, gözüyle birlikte kalbini kapatan birine teslim olmuştum…
Yağmurların dilini çözmüştüm dizlerinde…
Beni bir mihman farz et… Geldi ve gitti denilenlerden. Gelip geçen rüzgârlar gibi saçı savurup yerine çarpan bir hareket gibi. Hiçbir tozu hiçbir göze değdirmeyen rüzgârları anımsa adım geçince. Boşluğuma bir esme payı bırak, yorgun bir kalbin üzerine basıp geçtiğinden söz etme kimseye. Aşk yolunda kopardığım fırtınaları unut! Ayaklarımı yere süre süre dize geldiğimi de unut… Bu mektubu da yırt at bir yağmura…
Yağmurların da öğrenecekleri bitmez ömür boyunca…
Yağmur saçlı kızlardan bahsettiğini kesik bir tat ile anımsıyorum. Yağmura olan inancını ucu kırık bir hayal ile telkin ediyorum hala… Giderken öğütlenmiş ne varsa yakama taktığımdan şüphen olmasın. Sana bu mektubu Kafdağı hikâyelerine gizlenerek yazıyorum, beni bir Anka farz et… Yeni bir efsane doğurma kalemimden, bin bir yağmurlu, debdebeli cümleler geçmesin gönlümden. Yorgun bir yağmurun efsanesi olmaz ya… Olur, farz et…
Sana yağmuru uçurumda takılı kalmış bir ölümden dem vurmak istemezdim…
Ölüm bu ya…

* Bejan Matur- Onun Çölünde

Asude Zeynep Toprak

Gel Birlikte Mahvolalım

''Yokluğumu varlığa çevir, gel artık benimle mahvol...Bensiz isimsiz kalmaktansa, benimle isimsiz kal, daha iyi bak yüzünün yarısı diğer yarısına ağlıyor eksik ve yarım kalmasın artık hayatımızdaki hiçbir şey bari bunu tamamlayalım..~Gel birlikte mahvolalım ''

CEZMİ ERSÖZ/ ÖLÜ KELEBEKLER


Armutlu Gün Batımı

Haftasonumu devremülkte geçirmeyi planlamıştım ama sadece pazartesi gününü yiyebildim:) Hava harikaydı. Yazdan kalma dedikleri gibi...Gün batımına yetişip uzun ve huzurlu bir manzara seyrinde bir kaç kare fotoğraf çektim ve sizlerle paylaşmak istedim.
İşte oltaya pardon objektife takılanlar =)
Nasıl muhteşem bir renk uyumudur bu Yarabbim!!

Eylül 24, 2009

Şu Dünya'daki En Güçlü İnsan Güçlüklerden Gelendir.

"Şu Dünya'daki En Güçlü İnsan Güçlüklerden Gelendir." demiş birileri.
Kim demiş bilmiyorum. İyi mi demiş? Evet iyi ve doğru demiş zannımca. Eğer zorluk, güçlük yada sıkıntı çekmediyseniz elimizde neyin kıymeti kalıyor ki. Kıymet bilmek, nankörlük etmemek için sanırım zorluğunu sıkıntısını yaşamamız gerekiyor.
Rabbim kıymet bilenlerden eylesin ....

YA!

YA..
Ya karanlık çöktüğünde, aldığım karardan dönmek geçerse içimden ve bir küçük kovuk bulup kendime sığınırsam, gün ağarana değin öylece pusmuş şekilde. Bir gün ışığında yürümek düşmez üzerime. Dedimse ‘yürüyeceğim’; kar demeden, yağmur-çamur demeden, sıcak-soğuk demeden, aydınlık-karanlık demeden ilerlemek hep, ilerlemek hep, ilerlemek hep hep hep. Ya bir hışırtı ile irkilirsem!
Ya böğürtlen yemekten bıkar, bir sıcak ekmeğin kokusunu özler, açlığım beni yolumdan döndürmeye çalışır da ve ben de dönmek için en ufak bir geri dönüş hareketi yaparsam. Söz verişim aklımdan çıkar, küsersem kendime, küsüp nefrete meyledersem, bakışlarım çakmak çakmak yanmaya başlarsa. Unutmak geride kalanları, dedimse unutacağım herdem yaşamaktan aynı geridekileri bir bir bir. Ya bir ses yüreğime korku salarsa!
Ya yokluklardan vah’lanmaya başlarsam da sözlerim sese dönüşür de her karşıma gelene kim olduğuna bakmadan anlatır anlatır anlatırsam. Biter amacı adımlarımın. Kırk vakte kadar ölüm kapında der bohçacı kadın, kırk vakte kadar haber kapına gelir, kırk vakte kadar açılır karanlığı göğün, kırk vakte kadar susuzluğunu gideren çıkar... der ve ben inanırsam safsatasına hayatın. Ya kaygı tutuşturursa düşüncelerimi!
Ya ben yoluma bir devam etmekten sıkılır, bir yoldaş ararsam yanıma, yoldaşım düşürürse kalemimi elimden, kalem yiterse, yiterse yazılanlar, kayıp giderse yazılmışlar kağıtların üzerinden, tutamazsam, tutamazsam, tutamazsam. Çarparsa yıldırım gökten, ağarırsa üzerime şavkı hilalin, direnirse yol düzlüğünde, adım adım adım dirençle tükenirsem. Ya kırılırsa harflerimin birlikteliği!
Ya bir han çıkarsa karşıma, girsem dersem, girmeye yeltenirsem düşünmeden, sorarlarsa kaç gece kalacağımı, kaç öğün sofra başına geçeceğimi, cevap verirsem bir de, o gün tamama erene değin söylediklerimden cayamazsam ve yanılgımı sözlerim çıktıktan sonra anlarsam. Boş odada kilitlenmişliğim yüzünden açık havanın serin buğusunu özlersem, atarsam kendimi pencereden uç uç uç, uçarsam kanatsız üstelik. Bir peri kanatlarımı verirse bana geri, öyle özgür, öyle özgür dolanırsam tepeden tepeden. Ya beş bahar daha ötmeye dayanamazsa ağca kuş!
Ya bir de deniz çıkarsa karşıma, elimdekileri, heybemdekileri kumlar üstüne yayıp atlarsam kulaç kulaç kulaç, dönüp bakmazsam geri, gide gide gide okyanusları geçersem, bıraktıklarımdan daha ne kadar uzaklaşabileceğime yorup kafamı ‘henüz değil’ diye diye dünyaları ters takla aşarsam, yine de tutunacak bir dal bulamazsam. Küser yanıma yanaşmazsa hayalimdeki dünya, küser ıslanmaktan hoşlanmazsa rüyalarımdaki şehir, küser susukunluğumdan bıkarsa masallarımdaki her şeyim... Ya bir çekilmeyle dibi boylarsam nefessiz!Ya asamazsam kaftanımı kurusun diye güneşe!
Naz FERNÎBA

Ağustos 25, 2009

Sosisli Spaghetti İsteyen :)








Evet artık çocuklara yemek sevdirmenin sonu yok. Öyle güzel ve akıllıca yöntemler bulmuşlar ki, çocuklar hem eğlenecek hem de yemeklerini yiyecekler.
BAKIN neler yapmışlar...

Ağustos 22, 2009

Fenerbahçe Makyajı




Bende Anne Kaz'da görmüş ve beğenmiştim. Makyaj yapmayı sevenlere yardımcı olacak makyaj teknikleri var içlerinde... Beğeneceğinizi umuyorum.

Ağustos 14, 2009

BİR KAÇ KARE LALE ZAMANI




Nisan ayında gittiğim Zeytinburnu Soğanlı Bitkiler Parkı'n dan bir kaç kare fotoğraflamıştım. Ne güzellklerle doluydu bir bilseniz. Bir kaç kare paylaşayım sizlerle. Buyrunnn :)









Ağustos 07, 2009

Gülümsüyorum :)


Sokakta giderken, kendi kendime gülümsediğimin farkına vardığım anlarda insanların beni deli zannedeceğini düşünüp gülümsüyorum... :)
Orhan Veli Kanık

KIRMIZI KUNDURALAR


Adım, soyadım da söyleniyormuş gibi uzundu çok dövdüler beni,
Çok ağaçtan düştüm, kafamda on dört kırık izi var,
Sıyrıkları saymadım...
Katlayıp katlayıp boyuma uydururdu annem,
Yine de çıplak ayaklarımı gizleyemezdi pantalon
Derken kırmızı bir kundura aldılar bir yaz Çermik’ten dönerken.
Eskimesin diye hiç giymedim sonra ayağıma dar geldi..
Selim Temo

GİZLEME


Gönlünde olanı benden gizleme ki,
Benim gönlümdeki de ortaya çıksın...
"Mevlana"

Ağustos 06, 2009

KIRMIZI

Sevgilim kızma sakın ve lütfen yanlış anlama.
Kırmızı rujunu sürünce, paramın yetmediği elma şekerleri geliyor aklıma..
Sunay Akın

Ağustos 05, 2009

ELİF OLMAK


Elif olmak zordur.
Çünkü elif olmak,
Yuvarlak bir dünyada dik durmanın,
Dik ve önde
Belki acıyla
Ama vazgeçmeden durmanın
Dünya ne kadar dönerse dönsün
Olduğu yerde kalmanın adıdır elif olmak...
Kaç silah varsa elife çevrilir.
Elif hep olduğu yerdedir
Silahlar patladığında ilk vurulan eliftir.
Zordur elif olmak.
Elif olmak hep vurulmaktır
Elif olmak yalnızca elif olmaktır
Ne B, ne T, ne S
Elif Yalnızca elif
Elif demeden hiçbir şey denilemez
Ben elif dedim
Artık her şeyi söyleyebilirim
MEVLANA İDRİS

GÖZLERİNİN KIRKTA BİRİ

Mütevazı bir çıldırış sureti sarsan.. Kıyısına deliliğimi vurduğum denizleri azdıracak cinsten hani. Fazla değil, birkaç ölümlük kadarsın bende.. Ölme diye seni diri diri toprağa gömüyorum! Seni sevmeye ölüyorum!
Hiçliğimin zekatı olsun gözlerinin kırkta biri..

Ağustos 02, 2009

BÜYÜMÜŞ BİR KIZ ÇOCUĞU


' Bir gün sen de anlayacaksın. Kalabalıklardan kaçıp dizlerini karnına kadar çekip ağlayacaksın .. İşte o an özleyeceksin, eski sevgilini değil, pili bitmiş oyuncak ayını..Yanından ayırmadığın, yatarken sarıldığın saflığını ...

"LÂ"



'' ki 'mim'siz bir yolculuktur.






Ve 'Aşk'a 'im'siz bir yolculuktur !




Ağustos 01, 2009

GİDEN





Niceleri geldi neler istediler.



Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.




Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?




O gidenlerde hep senin gibiydiler.




Bu dünya kimseye kalmaz bilesin.




Er geç kuyusunu kazar herkesin.




Tut ki , Nuh kadar yaşadın zor bela.



Sonunda yok olacak sen değil misin ?






"Ömer Hayyam"

Bilenler bilir Türk kahvesine dayanamam.
Hele de yanında böyle bir kırmızı gül ile ikram edilirse hiiiç dayanamam :D

Temmuz 31, 2009

BAZI ZAMANLAR

Bazı zamanlar ne acıdır sevdiğin kişinin gece yarısı arayıp "Seni çok seviyorum" demesi. Hele ne onsuz ne onla yürümeyen bitmiş bir ilişkiyse. Hele ki o gece sizin için çok özel bir geceyse. Kendi duyduğunuz bir fısıltıyla "Ben de seni seviyorum" dersiniz sadece. Telefonu kapatır yastığınıza gömülürsünüz gözyaşları içinde. O uyuyabilir mi bilmezsiniz ama siz uyumak için yalvarsanız da Allah'ınıza, uyuyamazsınız.
Bazı zamanlar sevmek ve sevilmek ne acıdır bilemezsiniz... Ulaşamayacağınızı bile bile sevmek, sevdiğiniz ve böylesine geç sevildiğiniz için kendinizi kahretmek ne acıdır bilemezsiniz...

Temmuz 25, 2009

AŞKIN GÖZÜ KÖRDÜR :)

Sizinde mutlaka takıntılı olduğunuz ve sadece sevdiğinizle yapmak istedğiniz şeyler vardır mutlaka. Ben güzel bir akşamüstü serin, havadar bir yerde türk kahvesi içmeyi çok severim. Tasarımcılar aşık bardakları tasarlamışlar ve piyasaya sunmuşlar. Bana sorarsanız ilk iki fotoğrafta ki ilginç ve hoş. En azından ilk fotoğrafda bardakların üstünde tarih ikinci fotoğrafda ise evlenecek kişilerin baş harfleri yazıyor. Diğerleri ise yapışık kardeşler yada siyam ikizleri gibi dolaşan çiftler için ideal :)



LA-TAHZEN (ÜZÜLME)

La-Tahzen / Üzülme Çünkü hüzün, düşmanı sevindirir, dostunu üzer, haset edenin diline düşürür.
La-Tahzen / Üzülme Çünkü hüzün, kaybolanı geri getirmez, öleni diriltmez, kaderi değiştirmez, hiçbir fayda getirmez.
La-Tahzen / Üzülme Çünkü hüzün sinirleri yıpratır, kalbini yorar, gecelerini mahveder.
La-Tahzen / Üzülme Eğer günah işlediysen tövbe et, istiğfarda bulun, yanlış yaptıysan düzelt, O’nun rahmeti sonsuz, kapısı hep açıktır.
La-Tahzen / Üzülme Kaybettiğin şey için üzülme çünkü daha pek çok nimetlere sahipsin. Allah’n sana bahşettiği diğer nimetleri düşün ve şükret. Allah Teala, “Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız buna güç yetiremezsiniz” buyurmuyor mu?
La-Tahzen / Üzülme Ehli batılın sözlerinden dolayı üzülme, onların tenkitlerine sabrettiğin sürece mükafatlandırılacağını unutma.
La-Tahzen / Üzülme İnsanlara ihsanda bulunduğun sürece üzülme. Çünkü mutluluğun yolu insanlara ihsanda bulunmaktan geçer.
La-Tahzen / Üzülme Çünkü iyiliğin mükafatı on mislinden yedi yüz misline, kötülüğün karşılığı ise sadece mislince...
La Tahzen / Üzülme : Dünya, ne seçim, ne geçim dünyasıdır; dünya, bugün var yarın yok, imtihan dünyasıdır.
La Tahzen / Üzülme : Hakk'ın rızâsına uygun düşen belâ, kulun sevgisini artırır.
La Tahzen / Üzülme : Altın, ateş ile; iyi kul da belâ ve musibet ile tecrübe edilir. (Hz. Ali r.a.)
La Tahzen / Üzülme :İnsanlar, başlarına gelen belâ ve musibetleri ondan daha büyükleriyle kıyas etselerdi, şüphesiz belâların bazısını âfiyet kabul ederlerdi.

BEN GİDERKEN EN ÇOK SENİ GÖTÜRDÜM


Ben giderken en çok seni götürdüm
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları...


Yardan düşmüştüm yaralarım yârdan armağandı
Kutsal kitabımdı, ziyan edilmiş sevgililer atlası...
Ben sevmeyi beceremedim, belki de sevilmeyi...
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı...

Temmuz 23, 2009

DANDELİON- UÇ UÇ UÇÇÇ:)


Bir inanışa göre bir üfleyişte bütün tüyleri uçurursanız dileğiniz kabul olurmuş. Hadi üfleyin bakalım :)

HAYAT TEVBESİ

Alnımda hiç görmediğim derin satırlar… Gözlerimin altındakilerden çok farklı… Artık ne çok benziyorum anneme! Hayrın içinde şer, şerrin içinde hayr… Hep aynı körlükle direndiğim, sabrettiğim ve katlandığım hayat, alnıma neleri yazdırdıysa sil Rabbim! Ben hiç yaşamadım, hiç bilemedim. Toyluğum hiç bitmedi. Her defasında ilkti, yenilgilerim, her defasında ilk kez öylesi yanıldım. Biliyorsun, ben hep o cahil kızdım. Dediklerim o kadar büyüktü ve gölgesi o kadar çok yer kapladı ki karanlıkta kaldım. Gördüklerimi de yürüdüğüm yerleri de aslında hiç bilemedim. Çok düştüm, çok yaralandım ve ağladım. Ama hiç düzelmedi adımlarım, gözlerim hiç aydınlanmadı. Elimde rüzgâra sataşan bir mum… Çok ışık tuttum da ben hep karanlıktaydım. Biliyorsun hep çocukça oynadım. Yaşadığımdan habersiz çok harca(n)dım. Şimdi pişmanlıktan bile emin olmaktan korkuyorum. Sanki bilirsem kaybolacak, sanki güvenirsem dağılacak, sanki seversem küçülecek… Allah’ım ben hiç yaşamadım. Bunca yıl içinde bulunduğum hayatın bir figüranıydım. İtildim bazen, bazen unutuldum. Hiç kaçamadım, gidemedim hiç. Şimdi yüzümde derin çizgiler, yorgunluğum ve yalnızlığım var. Kimsenin dokunamadığı… Sana benim diye sunabileceklerim bunlar. Şimdi, hayatın omuzlarıma yazdıklarını sil ne olur! Doğumla ölmüş gibi, mutlu bir hayatı o an kaybetmiş gibi, ardına bakıp da yürür gibi, kendi kendini kandırır gibi, ben hiç yaşamadım Allah’ım. Ne olur sil hepsini...
Tûbâ Erdem